Çocuklarımızı Geleceğe Hazırlarken

İnsan, çocukluk döneminin ilk günlerinden itibaren çevresindeki uyaranların etkisiyle; varlıkları yoklar, sınar, keşfeder ve anlamlandırır. Bu süreçte gerçekleştirdiği zihinsel etkinliklerle kendi öğrenmesinin ilklerini yaşayarak bilişsel gelişim göstermeye başlar. Bilişsel gelişim, beraberinde dilsel gelişimi besler. Birbirini var kılmaya dönük olan bu iki gelişim süreci, yaşam boyu geliştirilmeyi gerektirmekle beraber, çocukluk döneminde daha özel bir önem taşır. Bu dönemde gerçekleştirilen “ yaşamı anlamaya yönelik etkinlikler”, çocukluk sonrasında gerçekleştirilecek olan etkinliklere de temel oluşturacağından özellikle çocuklarımızın, 2-6 ve 6-12 yaş dönemlerini iyi değerlendirmelerine rehberlik yapmalıyız.Bu dönemlerde çocukların dünyasına sokabileceğimiz sağlıklı uyaranlar istendik sonuçlar almamıza yardımcı olacaktır.
Çocuğun yaşamsal etkinliklerini gerçekleştirdiği fiziki ortamın kendisine göre yapılandırılması, doğal ihtiyaçlarının karşılanması, onunla duygusal iletişimin kurulması sağlıklı gelişim göstermesini destekleyecek önemli unsurlardır. Bunlarla birlikte, ilk (2-6 yaş) ve orta (6-12 yaş) çocukluk dönemlerinde dil gelişimi konusunda çocuklara verilecek en önemli destek, onları sanatçı duyarlılığı ile hazırlanmış çocuk kitaplarıyla buluşturmaktır. Buluşmanın başlangıcında çizgi, renk ve biçimlerle ilgilenen çocuk bu uyaranları kendince anlamlandırıp bilişsel gelişim göstererek, duyarlı olmayı ve bulunduğu ortamla ilgilenmeyi reflekse dönüştürecektir. Sürecin kesintisiz devam ettirilmesi durumunda, ilk çocukluk dönemini iki binden fazla kavramı anlamlandırarak tamamlayacak ve bu kavramların beslediği bir bilişsel – dilsel gelişmişliğe sahip olacaktır. Eriştiği gelişmişlik düzeyi onun; anlama, anlatma ve düşünme gücünü ileri düzeye eriştirecek, bu sayede daha hızlı öğrenecek ve yeni öğrenmelere daha açık olacaktır.
***
Günümüz yaşamı; duygu ve düşünce boyutuyla eğitilmiş, sosyal duyarlılığa sahip, ürettikleriyle insan yaşamına katkıda bulunan, donanımlı bireyler istemektedir. Bu özellikleri taşıyan bireyler ise okuma kültürüne sahip toplumlarda yetişir. Ülkemizde satılan kitap, gazete, dergi sayısı ve kütüphanelerimizdeki kitaplardan yararlanan insan sayısı hakkında bilgi veren istatistikler, okuma kültürüne sahip bir toplum olmadığımızı, az okuduğumuzu göstermektedir. Bu durum, yaşama hazırlamaya çalıştığımız çocuklarımıza iyi örnek olamamamıza ve onlara rehberlik yapma noktasında da sıkıntılar yaşamamıza sebep olmaktadır.
Okuma konusundaki duyarsızlığımız küçük boyutlu bireysel bir sorun değil; yeni sorunlar üretecek kadar büyük, toplumsal yaşamı olumsuz etkileyecek kadar da tehlikelidir. Geleceğimizi tehdit eden bu sorunu çözüme kavuşturmak zorundayız. Çözümü yalnızca eğitim programlarına ve bu programları yürütmekle görevli eğitimcilere bırakmak yanıltıcı olur. Öncelikle kendimizden – ailemizden başlayarak genel çözüme destek verebiliriz. İyi bir okur olmayı, hayata hazırlanmanın ve hayatı sürdürmenin olmazsa olmazı olarak görüp bu düşünceyi gerçekten sahiplenerek çözüme katkı sağlamak adına ilk adımı atabiliriz.Biz yetişkinler kendimizi çocuklarımız için model okuyucu durumuna getirebilir ve onlarla ilk çocukluk (2-6 yaş) döneminden itibaren kuracağımız sevgi dolu bir iletişimin ardından okuduğumuz masallarla, tekerlemelerle, manilerle ve birlikte incelediğimiz resimli kitaplarla onların hayal dünyalarını harekete geçirebilir, kitaplara ilgi duymalarına zemin hazırlayabiliriz. Çocuklarımızın nitelikli çocuk kitaplarıyla erken tanışmalarını sağladıktan sonra bu süreci hiçbir sebeple kesintiye uğratmadan sürdürmeliyiz. “Kesintiye uğratmadan sürdürmeliyiz.” in altını çizmekte fayda var. Çocuklarımızın kitap okuma etkinlikleri ilköğretimin üçüncü sınıfına kadar bir şekilde desteklenmekte, dördüncü sınıftan itibaren ise yaşam gerçeği olarak kabul edilen tanımlanamamış bir başarı (Salt sınav sonuçlarına dayalı başarı tanımı “Tanımlanamamış Başarı” dır.) anlayışıyla, çocuklarımızın bilişsel, dilsel ve sosyal gelişimlerini besleyecek olan kitaplar önlerinden alınıp yerine, paket bilgiler sunan ve bu bilgilerin ezberlenip ezberlenmediğini test eden sınavlara hazırlık kitapları konulmaktadır. Sözde çocuğun geleceği düşünülerek yapılan bu bilinçsiz hareketle çok değer verdiğimiz varlıklara en büyük kötülüğü yaparak, nitelikli kitaplarla bütünleşmelerini kesintiye uğratmaktayız.
Sınava hazırlık kitaplarından başını kaldıramayan çocuklarımız, düşünsel yetilerinin gelişmesini sağlayacak değerli bir dosttan (kitaptan) uzak kalmakta, bu dostla arada sırada değil de sürekli birlikte olmayı sınavların bitimine ertelemektedir. Ne yazık ki bu erteleme süreci sınavların çokluğu nedeniyle oldukça uzun sürmektedir. Bir sınavın bitimi başka bir sınava hazırlığın başlangıcı olarak çocuklarımızın önüne konulduğundan, bu olumsuz döngü ortaöğretim (lisenin) sonuna kadar devam etmektedir.
***
Çocuklarımızın, yaşama hazırlanmalarında önemli yeri olan bir zaman dilimini (10-18 yaş dönemini), sanatçı duyarlılığı ile hazırlanmış nitelikli kitaplardan uzak kalarak yaşamaları büyük şanssızlık ve çok büyük bir kayıptır. Sebep ne olursa olsun onlara bu şanssızlığı yaşatmamalıyız. Çocuklarımızın, gelecekte okuma kültürü zayıf bir toplumun bireyleri olmamaları için yaşadıklarımızdan ders almasını bilip yapmamız gerekenleri, daha fazla gecikmeden hayata geçirmeliyiz